Türkiye’de Forex Piyasasının Kavramsal Temelleri ve Yasal Düzenlemeleri
1. Giriş: Kavramsal ve Tanımsal Temeller
Foreign Exchange (FX) veya yaygın adıyla Forex piyasası, ülkelerin para birimlerinin karşılıklı alınıp satıldığı, haftanın 5 günü 24 saat açık, küresel ve tezgâh üstü (OTC) bir piyasadır. İşlemler, merkezi bir borsa yerine elektronik iletişim ağları üzerinden dünya çapında dağınık şekilde gerçekleşir. Bu nedenle Forex, dünyanın en likit finansal piyasalarından biri olup günlük işlem hacmi trilyonlarca doları bulmaktadır. Yatırımcılar coğrafi kısıtlardan bağımsız olarak internet üzerinden döviz çiftleri, değerli madenler ve benzeri varlıklarda anlık fiyat değişimlerine göre alım satım yapabilir.
Forex piyasasını diğer finansal piyasalardan ayıran temel özelliklerden biri “kaldıraç” mekanizmasıdır. Kaldıraç, yatırımcının sahip olduğu teminattan katbekat daha büyük pozisyon açmasına imkân tanıyan bir sistemdir. Örneğin 1:10 kaldıraç oranıyla 1.000 TL teminatı olan bir yatırımcı, 10.000 TL değerinde işlem büyüklüğü kontrol edebilir. Bu yönüyle kaldıraç sistemi, sınırlı sermayeyle orantısız kazanç imkanları sunması nedeniyle cazip görülür. Ancak aynı zamanda kaldıraç getiriyi olduğu kadar riski de katlayarak artırır; piyasalardaki küçük ters hareketler bile yatırılan teminatın hızla erimesine yol açabilir. Nitekim kaldıraçlı işlemlerde yüksek kar potansiyeli kadar yüksek zarar olasılığı bulunduğu, finansal otoriteler ve piyasa aktörlerince önemle vurgulanmaktadır.
Bu dinamik ve likit piyasanın teknik yapısı (OTC, 7/24 açık olması, yüksek kaldıraç kullanımı), yatırımcılara esneklik ve küresel fırsatlar sunarken; aynı zamanda suistimal ve kontrolsüz risk alma ihtimalini de beraberinde getirmektedir. Piyasanın merkezsiz yapısı, geçmişte regülasyon boşluklarına yol açarak kayıt dışı aracıların faaliyet göstermesine veya bireysel yatırımcıların finansal olarak korunaksız kalmasına neden olmuştur. Bu nedenle birçok ülke gibi Türkiye’de de Forex piyasasının düzenlenmesi ihtiyacı doğmuştur. Forex işlemleri Türkiye’de 2011 yılından itibaren hukuki çerçeveye alınarak “kaldıraçlı alım satım işlemleri” adı altında Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) denetimine tabi kılınmıştır. Bu düzenleme adımı, 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu (SPKn) ve onun altında çıkarılan ikincil mevzuat, özellikle “Yatırım Hizmetleri ve Faaliyetleri ile Yan Hizmetlere İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğ (III-37.1)” ile atılmıştır. Böylece Forex piyasası işlemleri, kanunen sermaye piyasası faaliyeti sayılarak yalnızca yetkili aracı kurumlar üzerinden ve belirlenmiş kural ve sınırlamalara uygun şekilde gerçekleştirilebilir hale gelmiştir.
2. Türkiye’de Forex Piyasasının Regülasyonu ve Aracı Kurumlar
Türkiye’de Forex piyasasının yasal zemine kavuşması, SPK’nın 2011 yılında aldığı kararla başlamıştır. 6 Aralık 2012 tarihli 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle birlikte kaldıraçlı döviz işlemleri sermaye piyasası mevzuatına dahil edilmiş ve “kaldıraçlı alım satım işlemi” olarak tanımlanmıştır. Bu kapsamda SPK, Forex hizmeti sunmak isteyen aracı kurumlar ve bankalar için lisanslama ve denetim şartları getirmiştir. Kanun gereği, SPK tarafından yetkilendirilmemiş kurumların Forex işlemi yaptırması yasak olup, yatırımcıların da yalnızca lisanslı kuruluşlar üzerinden işlem yapmasına izin verilmektedir. Bu yolla, regülasyon öncesi dönemde karşılaşılan kayıt dışı ve denetimsiz faaliyetlerin engellenmesi amaçlanmıştır.
Aracı kurumların yükümlülükleri: Lisanslı Forex aracı kurumları, mevzuat uyarınca yatırımcıyı korumaya yönelik sıkı yükümlülüklere tabidir. Başlıca yükümlülükler şu şekilde özetlenebilir:
- Müşteri Teminatlarının Saklanması: Aracı kurumlar, yatırımcıların Forex işlemleri için yatırdığı teminatları İstanbul Takas ve Saklama Bankası A.Ş. (Takasbank) nezdinde tutulacak müşteri hesaplarında saklamak zorundadır. Bu uygulama, yatırımcı varlıklarının kurumların mali risklerinden ayrıştırılarak güvence altına alınmasını sağlar. Nitekim 2017 öncesinde Türkiye’de Forex piyasasında yaklaşık 2 milyar TL müşteri teminatının Takasbank’ta tutulduğu belirtilmiştir. SPK tebliğlerine göre kaldıraçlı işlemlere ilişkin tüm teminatların takas kuruluşunda saklanması zorunludur (SPKn m.83, Tebliğ m.27/5). Böylece herhangi bir aracı kurumun iflası veya kötüye kullanımı durumunda yatırımcıların parası Takasbank güvencesinde koruma altındadır.
- Risk Bildirimi ve Yazılı Onay: Hesap açılışı sırasında, aracı kurumların her bir müşteriye kaldıraçlı işlemlerin risklerini ayrıntılı biçimde açıklayan “risk bildirim formu” sunması ve müşteriden bu formu okuyup anladığına dair yazılı onay alması zorunludur. Bu belgede, Forex piyasasında kaldıraç kullanımı sebebiyle yatırılan teminatın tamamının kaybedilme riskinin bulunduğu açıkça belirtilir. Yasal düzenleme (Tebliğ m.13 ve m.34) uyarınca risk bildirimi yapılmadan ve müşterinin bu riskleri bildiğine dair imzası alınmadan işlem başlatılamaz. Bu yükümlülük, yatırımcıların bilinçlendirilmesi ve sonradan ortaya çıkabilecek anlaşmazlıklarda ispat kolaylığı sağlaması açısından kritik bir önlem olarak görülmektedir.
- Zorunlu Deneme (Demo) Hesabı Uygulaması: SPK, 2016 yılında getirdiği bir düzenlemeyle (14.01.2016 tarihli Tebliğ değişikliği) Türkiye’de dünyada örneğine az rastlanır şekilde zorunlu demo hesap kullanımını hayata geçirmiştir. Buna göre aracı kurum, gerçek hesap açmak isteyen her genel nitelikli (perakende) müşteriye, en az 6 iş günü boyunca veya 50 adet işlem yapıncaya dek gerçek zamanlı fiyat verileriyle çalışan bir demo platformunda işlem yapma imkanı sunmak zorundadır. Müşteri, bu şartı yerine getirmeden gerçek para ile kaldıraçlı işlemlere başlayamaz. Bu düzenleme ile amaçlanan, yatırımcının piyasanın işleyişini risk almadan deneyimlemesini sağlamak ve “acemi şansına” veya bilgisizce yapılan hatalı işlemlere karşı bir öğrenme süresi tanımaktır. Ne var ki uygulamanın ilk dönemlerinde birçok aracı kurumun bu yükümlülüğe tam uymadığı, bazı kurumların müşteriyi demo hesapta yeterli süre tutmadan gerçek işlemlere yönlendirdiği tespit edilmiştir. SPK, yükümlülüğe riayet etmeyen kurumlar hakkında uyarı ve yaptırımlar uygulayarak yatırımcıların demo hesaba erişimini temin etmeye çalışmıştır.
- Kaldıraç Oranı Sınırlamaları: Türkiye’de regülasyonun başlangıcından itibaren kaldıraç oranlarına kademeli sınırlamalar getirilmiştir. SPK’nın 2013-2016 arası ilk uygulamasında bütün hesaplarda azami kaldıraç 100:1 olarak uygulanıyordu. 14 Ocak 2016’da yayımlanan Tebliğ ile küçük yatırımcıları korumak adına 20.000 TL’nin altındaki hesaplar için kaldıraç üst sınırı düşürülmüştür. Bu düzenlemeye göre başlangıç teminatı 20 bin TL’nin altında olan müşteriler için majör döviz çiftleri (Türk Lirası, ABD Doları, Euro ve altın) için kaldıraç en fazla 50:1, diğer varlıklarda en fazla 25:1 olarak belirlenmiştir. 20 bin TL üzerindeki hesaplar ise o dönemde halen 100:1 kaldıraç kullanabilmekteydi. Yüksek kaldıraç kullanımının ani piyasa dalgalanmalarında teminatın kısa sürede tamamen eriyebildiği gerçeğinden hareketle, bu adımla küçük bakiyeli yatırımcıların maruz kalacağı riskin bir nebze sınırlanması hedeflenmiştir. Ayrıca mevzuat, profesyonel olmayan (genel) müşteriler için negatif bakiye koruması da sağlamıştır: Aracı kurumlar, müşteriyi yatırdığı teminatın üzerinde borçlandıracak işlemlere izin veremez; pozisyonlar teminat sıfırlanmadan önce otomatik kapanmalıdır. Ancak profesyonel yatırımcı kabul edilen müşteriler için, 2016 düzenlemesiyle teminat aşan zararların müşteri tarafından karşılanabilmesi imkanı tanınmıştır (yani profesyonel müşteriler negatif bakiye korumasından feragat edebilmektedir).
- Asgari Başlangıç Teminatı: İlk regülasyon döneminde hesap açılışı için asgari bir teminat şartı bulunmuyordu. 2016’daki kademeli kaldıraç düzenlemesi fiilen 20.000 TL altı hesapları tanımlamakla birlikte, doğrudan “hesap açma alt limiti” getirmemişti. Ancak 10 Şubat 2017’de SPK çok önemli bir değişikliğe giderek kaldıraçlı işlemlerde asgari başlangıç teminatı zorunluluğunu 50.000 TL olarak ilan etti. Daha önce sektör uygulamasında önerilen 20.000 TL başlangıç teminatı, yeni Tebliğ (III-37.1.b) ile yasal zorunluluk haline gelip 50.000 TL’ye çıkarılmıştır. Bu tarih itibariyle aracı kurumlar, müşterinin hesabına en az 50 bin TL (veya muadili döviz) yatırması şartıyla kaldıraçlı işlem yapmasına izin vermektedir. Böylece çok küçük birikimlerle yüksek kaldıraçlı riskli işlemlere girilmesinin önüne geçilmek istenmiştir. Yeni düzenleme, halihazırda 50 bin TL altındaki bakiyelerle açık pozisyonu bulunan müşterilere de 45 gün içinde teminatlarını bu seviyeye çıkarmaları veya pozisyonlarını kapatmaları şartını getirmiştir. Bu geçiş süresi sonunda gerekli şartı sağlamayan hesapların pozisyonları kapatılarak Tebliğ’e uyum sağlanması amaçlanmıştır.
- Şeffaflık ve Raporlama: SPK, aracı kurumların faaliyetlerini daha şeffaf kılmak ve yatırımcıların bilinç düzeyini artırmak için çeşitli ek yükümlülükler de uygulamaya koymuştur. Örneğin Temmuz 2016’dan itibaren her lisanslı Forex kurumu, kendi müşteri portföyünün kâr/zarar istatistiklerini (belirli bir dönemde kaç müşterinin kazançlı, kaçının zararda olduğu oranlarını) kendi web sitesinde yayınlamakla yükümlü hale gelmiştir. Bu sayede potansiyel müşterilerin, kaldıraçlı piyasalarda kazanmanın zorluğuna dair somut veriler görmesi sağlanmak istenmiştir. Ayrıca aracı kurumlar, günlük fiyat ve işlem verilerini SPK veya Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği’ne (TSPB) raporlamaktadır. Bu veriler, piyasa denetimi ve olası usulsüzlüklerin (örneğin anormal fiyat kotasyonu, suiistimal olabilecek işlem desenleri) tespiti için kullanılmaktadır. Tüm işlemlerin zaman damgalı kayıtları tutulmakta; SPK denetimleri sırasında müşteri şikayetleri de dikkate alınarak bu kayıtlar incelenebilmektedir.
2017’de Kaldıraç Oranının Düşürülmesi ve Piyasa Etkileri: Şubat 2017’de SPK, yukarıda değinilen 50.000 TL alt limit ile birlikte Forex işlemlerinde izin verilen azami kaldıraç oranını da 1:100’den 1:10 seviyesine indirmiştir. 10:1 kaldıraç, uluslararası standartlara göre oldukça düşük sayılabilecek, risk odaklı bir sınırlamadır (örneğin AB’de bu tarihten sonra majör paritelerde kaldıraç limiti 30:1 olarak belirlenmiştir). SPK’nın 2017 Tebliği ile getirdiği 1:10 kaldıraç uygulaması, 10 Şubat 2017 tarihli Resmi Gazete’ de yayımlanarak derhal yürürlüğe girmiştir. Bu değişiklik, Forex sektöründe ciddi bir dönüm noktası olmuş ve piyasada önemli sonuçlar doğurmuştur.
Regülatör, kaldıraç kısıtlaması ve yüksek teminat şartıyla küçük yatırımcıyı koruma ve aşırı spekülatif işlemleri dizginleme amacını güttüğünü açıklamıştır. Nitekim 2016 yılı boyunca özellikle bireysel yatırımcıların Forex’te büyük kayıplar yaşadığı, SPK’ya ve TBMM Dilekçe Komisyonu’na çok sayıda şikayet yansıdığı bilinmektedir. Dönemin yetkilileri, “Forex piyasasının bir risk yönetim mekanizması olması gerekirken adeta dijital kumarhaneye dönüştüğü” eleştirisinde bulunarak bu tedbirlerin yerinde ve gerekli olduğunu savunmuştur. Dönemin Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli, düzenleme sonrasında yaptığı açıklamada, Türkiye’de küçük yatırımcıların hemen hemen tamamının Forex’te zarar ettiğini ve müdahale olmaması halinde günlük 300 milyon dolara yakın kayıpların devam edebileceğini ifade etmiştir. Canikli, 10:1 kaldıraç sınırının bile hedge amaçlı işlemler için yeterli olduğunu, yapılan düzenleme ile küçük yatırımcının her gün kumar niteliğinde para kaybetmesinin önüne geçtiklerini belirtmiştir. Bu resmi söylem, regülasyonun temel motivasyonunun küçük yatırımcının korunması olduğunu net biçimde ortaya koymaktadır.
Bununla birlikte, kaldıraç oranının 1:10’a çekilmesi ve 50 bin TL altındaki yatırımcıların piyasadan fiilen men edilmesi, beklenebileceği üzere Türkiye’deki Forex sektöründe keskin bir daralmaya yol açmıştır. Düzenlemenin hemen ardından büyük aracı kurumlar faaliyetlerinin azalacağını öngörmüştür. Örneğin uluslararası bir Forex brokerı, yeni kuralların Türkiye’de perakende Forex işlemlerinin genel hacmini kayda değer ölçüde düşüreceğini resmi açıklamasında belirtmiştir. Yine sektördeki çalışanlar ve broker şirketleri, SPK’ya ve kamu otoritelerine yaptıkları itirazlarda piyasanın neredeyse yok olacağı, 3500 kadar nitelikli çalışanının işsiz kalabileceği yönünde endişelerini dile getirmiştir. Nitekim kaldıraç kısıtı sonrasında yerli aracı kurumların müşteri sayıları ve işlem hacimleri dramatik biçimde gerilemiştir. Birçok küçük yatırımcı, 50 bin TL barajını aşamadığı için Türkiye’de yasal hesap açma imkanı bulamamıştır. Bu yatırımcıların bir kısmı, SPK lisanslı piyasadan çekilerek yurtdışında faaliyet gösteren lisanssız Forex şirketlerine yönelme arayışına girmiştir. Sektör temsilcilerinin de işaret ettiği üzere, bu durum Türkiye içinde denetimli bir ortamda işlem yapamayan küçük yatırımcıların kontrolsüz ortamlara kayması riskini artırmıştır. “Merdiven altı” tabir edilen bu yasa dışı oluşumlar, genellikle ya tamamen kayıt dışı internet üzerinden hizmet veren yabancı şirketler ya da Türk yatırımcılara yönelik agresif pazarlama yapan offshore aracı kurumlardır. Bu kuruluşlar SPK lisansı taşımadığından, yatırımcılar açısından hem dolandırıcılık riskini hem de hukuki hak arama zorluğunu beraberinde getirmektedir. Nitekim lisanssız yurtdışı forex sitelerinde yatırımcıların kazançlarını alamaması, anaparalarının buharlaşması gibi mağduriyetler sıkça rapor edilmiştir.
SPK, 2017 düzenlemesinin istenmeyen yan etkisi olan kaçak forex faaliyetlerini engellemek üzere hızla ek tedbirler almaya yönelmiştir. Düzenlemeden bir ay sonra hükümet, Türk vatandaşlarının yurt dışındaki kaldıraçlı forex işlemlerine katılımını yasaklamak ve erişimi engellemek için yasal hazırlık başlatmıştır.2017 yılı içerisinde çıkarılan bir düzenleme ile, Türkiye’de yerleşik kişilerin SPK lisansı olmayan yabancı forex firmalarında işlem yapması açıkça yasadışı kabul edilmiş; BTK işbirliğiyle bu şirketlerin web sitelerine erişim engelleri uygulanmaya başlamıştır. Ayrıca bankacılık sistemi üzerinden yurtdışı aracı kurumlara para transferleri denetim altına alınmıştır. Bu şekilde, yerel regülasyonu baypas etmeye çalışanların önüne geçilmeye çalışılmıştır. Yetkililer, Türkiye’de getirdikleri kural ve sınırlamaların arkasından dolanılarak etkisiz hale getirilmesine müsamaha gösterilmeyeceğini vurgulamıştır.
Küçük Yatırımcının Korunması Üzerine Değerlendirme: Türkiye örneğinde, Forex piyasasının regülasyonu büyük ölçüde küçük ve tecrübesiz yatırımcıların korunması paradigması üzerine inşa edilmiştir. 2016 ve 2017’de yapılan ardışık düzenlemeler, yüksek kaldıraç nedeniyle oluşan orantısız zararları önlemeyi ve finansal piyasaların bir kumarhane gibi kullanılmasını engellemeyi amaçlamıştır. Başlangıç teminat şartı ve düşük kaldıraç, aslında piyasaya giriş bariyeri oluşturarak, finansal bilgi ve sermaye yeterliliği düşük kişilerin bu riskli ürüne erişimini sınırlandırmıştır. Bu politikanın olumlu tarafı, gerçekten de kontrolsüz biçimde büyük kayıp yaşayabilecek on binlerce küçük yatırımcının korunmasıdır. Nitekim düzenleme sonrasında yerli Forex piyasasında bireysel müşteri sayısı azalmış, böylece zarar eden yatırımcı sayısı da azalmıştır. SPK, böylelikle finansal tüketiciyi koruma görevini yerine getirdiğini savunmuştur.
Öte yandan, alınan önlemlerin piyasa ekosistemi ve rekabet bakımından yan etkileri de olmuştur. Kimi uzmanlar, Türkiye’de regülasyonun aşırı katılaşmasının sektörün tamamen kayıt dışına itilmesine yol açtığını belirtmektedir. Yatırımcılar açısından bakıldığında, yerel lisanslı kurumlarda 1:10 kaldıraç ile işlem yapamayan ve 50 bin TL eşiğini aşamayan kişiler, kolaylıkla internet üzerinden erişilebilen yabancı brokerlara yönelebilmektedir. Bu durumda yatırımcı, SPK gözetiminin sağladığı hiçbir korumadan yararlanamayacağı gibi dolandırılma riskine de açık hale gelmektedir. Dolayısıyla regülasyonun dengesi, yatırımcı koruması ile piyasa cazibesi arasında iyi kurulmalıdır. Türkiye örneğinde 2017 düzenlemesinin ardından hem SPK hem de sektör katılımcıları, illegal faaliyetleri engelleme ve yatırımcıları bilinçlendirme yönünde çaba harcamak zorunda kalmıştır
Sonuç olarak, Türkiye’de Forex piyasası bugün dünyanın en sıkı regülasyon rejimlerinden biri altında faaliyet göstermektedir. SPK denetimi altındaki aracı kurumlar; sermaye yeterlilikleri, müşteri varlıklarının korunması, risk yönetimi ve eğitim yükümlülükleri bakımından yoğun bir mevzuat çerçevesine tabidir. Kaldıraç oranının düşük tutulması ve yüksek başlangıç teminatı şartı, piyasanın hedef kitlesini yalnızca nispeten büyük ve deneyimli yatırımcılarla sınırlamıştır. Bu durum, finansal piyasaların sağlıklı işleyişi ve yatırımcıların korunması amacıyla alınan hukuki tedbirlerin etkisini ortaya koymaktadır. Ancak diğer yandan, finansal inovasyon ve rekabet boyutları da göz önünde bulundurularak, düzenleyicilerin gerektiğinde piyasa geri bildirimlerini değerlendirmesi önem taşır. Hukuki zeminin amacı, piyasayı tamamen kısıtlamak değil, adil, şeffaf ve güvenilir bir yatırım ortamı tesis etmek olmalıdır. Türkiye’nin Forex regülasyon tecrübesi, özellikle gelişmekte olan ülkeler için kaldıraçlı piyasalarda yatırımcı koruması ile piyasa gelişimi arasındaki hassas dengenin nasıl yönetilebileceğine dair çarpıcı bir örnek teşkil etmektedir.
Kaynaklar: SPK Mevzuatı ve Tebliğler (III-37.1 ve değişiklikleri), Sermaye Piyasası Kanunu 6362, Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği yayınları, BloombergHT BusinessHT ve Anadolu Ajansı haberleribusinessht.bloomberght.comgureli.com.trdailysabah.comdailysabah.com vb. Bu kaynaklar uyarınca hazırlanan bu rapor, ilgili düzenlemelerin hukukî dayanaklarını ve piyasa etkilerini akademik bir bakış açısıyla irdelemektedir.